NÜKLEİK ASİTLER ( TYT VE 9.SINIF İÇİN)

NÜKLEİK ASİTLER (9.SINIF – TYT İÇİN) PDF ve Video sayfa sonunda

*Çekirdek, hücrenin yönetim merkezidir.

*Hücre çekirdeğinde DNA’lar ve bu DNA’ların üzerinde genler vardır.

*Genler, canlının tüm kalıtsal şifrelerini taşımakta ve bu şifreleri nesilden nesile aktarabilmektedir.

*Bir hücrede gerçekleşen madde ve enerji dönüşüm olaylarının tamamı doğrudan veya dolaylı olarak nükleik asitlerin kontrolü altında gerçekleşmektedir. Nükleik asitler, proteinlerin yapım ve yıkımını kontrol eder. Bir organizmada üretilen her bir RNA ve protein molekülü organizmanın DNA’sı tarafından belirlenir.

*Hücrelerde deoksiribonükleik asit (DNA) ve ribonükleik asit (RNA) olmak üzere yapısal ve fonksiyonel yönden birbirinden farklı iki çeşit nükleik asit bulunur.

*C, H, O, N ve P elementleri içeren bu polimerler, çok sayıda nükleotidin belirli bir düzen içerisinde bir araya gelmesiyle oluşur.

Nükleotitler, nükleik asitlerin yapısal birimleridir. Her bir nükleotit 3 alt birimden oluşur:

       * Azotlu organik baz

* 5 karbonlu şeker

* İnorganik fosfat grubu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DNA;,

*Hücrede kalıtımı ve yönetimi sağlayan çift iplikli, deoksiriboz şeker içeren ve kendine özel bazı timin olan nükleik asit çeşididir

*Prokaryot hücrelerin sitoplazmasında, ökaryot hücrelerin çekirdeğinde yer alır. Ayrıca ökaryot hücrelerinin mitokondri ve plastitlerinin kendilerine özgü DNA’ları vardır.

*James Watson (Ceyms Vatsın) ve Francis Crick (Fırensis Krek) adlı bilim insanları, 1953-1962 yıllarında yaptıkları araştırmalarla DNA’nın günümüzde kabul gören yapısını bulmuşlardır. Buna göre DNA’nın yapısı; karşılıklı iki nükleotit zincirinin yan yana, tıpkı iki örgü ipliğinde olduğu gibi birbirinin üzerine bükülmüş bir sarmal şeklindedir.

*DNA bu yapısıyla bir yangın merdivenine veya minare merdivenine benzetilebilir. Bu benzetmede bazlar merdiven basamaklarını, şeker ve fosfatlar da duvarları oluşturmaktadır.

*DNA’nın karşılıklı sarmal yapan nükleotit zincirinden birincisi, diğerinin tamamlayıcısı durumundadır. Birinci nükleotidin baz dizilişi biliniyorsa ikincisi yazılabilir.

 

*DNA molekülünde karşılıklı iki zincirde bulunan pürin ve pirimidin bazları arasındaki eşleşmeler, daima adenin karşısında timin; guanin karşısında sitozin gelecek şekilde düzenlenir.

*Tüm DNA moleküllerinde bir iplikte bir pürin bazının karşısına karşı iplikte daima bir pirimidin bazı gelir. Dolayısıyla hangi canlıya ait olursa olsun tüm DNA moleküllerinde A/T, G/C, Pürin/Pirimidin oranları 1’e eşittir.

*DNA molekülünün karşılıklı iki zincirindeki pürin ve pirimidin bazları, zayıf hidrojen bağları tarafından bir arada tutulur. Adeninler ile timinler arasında ikili, guaninler ile sitozinler arasında üçlü zayıf hidrojen bağları vardır. Hidrojen bağları, zayıf fiziksel bağlar olduğu için oluşumları sırasında su açığa çıkmaz

*Canlıların DNA’larındaki A+T/G+C oranı ise türe özgüdür.

*Hücre bölüneceği zaman çekirdeğindeki tüm DNA molekülleri kendilerinin hatasız birer kopyasını çıkarır. Bu olaya replikasyon (eşleme) denir.

*Bir canlının vücut hücrelerindeki DNA’ları oluşturan nükleotitlerin sırası ve sayısı aynıdır. Aynı türe ait canlıların DNA’ları büyük oranda birbirine benzerdir. Bu durum, bireyler arasındaki akrabalık derecesinin belirlenmesinde önemlidir.

 

RNA;

*RNA, DNA’dan aldığı genetik bilgi ile protein sentezini gerçekleştiren; riboz şekeri içeren nükleotitlerin birbirine bağlanması ile meydana gelen tek zincirli polimerdir.

*DNA molekülleri ile kıyaslandığında boyları daha kısadır. Bir DNA molekülündeki nükleotit sayısı yüz milyonları bulurken RNA’daki nükleotit sayısı yüzlerle ifade edilir.

*RNA molekülü DNA gibi kendini eşleyemez ve onaramaz. Tüm RNA çeşitleri DNA üzerinden sentezlenir.

*RNA, prokaryot hücrelerde sitoplazma ve ribozomlarda; ökaryot hücrelerde çekirdek, çekirdekçik, sitoplazma, ribozom, mitokondri ve kloroplastlarda bulunur.

*RNA molekülü timin organik bazı içermez. Timin yerine urasil bazı bulunur.

* A=U veya G=C gibi eşitlikler aranmaz

*Gerek prokaryot gerekse ökaryot hücrelerde genellikle üç çeşit RNA’ya rastlanmaktadır. Bunlar; mesajcı (haberci) RNA’lar (mRNA), taşıyıcı RNA’lar (tRNA) ve ribozomal RNA’lar (rRNA)dır.

 

 

  1. a) Mesajcı RNA (mRNA)

*Ökaryot hücrelerde DNA çekirdekte bulunur ve bölünme haricinde hiçbir zaman çekirdek dışına çıkamaz. Hâlbuki protein sentezi sitoplazmadaki ribozomlarda gerçekleşir. Bunun için DNA’daki bilginin ribozomlara taşınması gerekir.

*mRNA’lar, protein sentezi için gerekli olan genetik bilgiyi DNA’dan alıp sitoplazmadaki ribozomlara taşıyan aracı moleküllerdir.

*Hidrojen bağı içermez

  1. b) Taşıyıcı RNA (tRNA)

*tRNA’lar protein sentezi için gerekli olan amino asitleri sitoplazmadan ribozoma taşır.

*tRNA diğer RNA’lar gibi tek zincirden oluşur. DNA üzerinden sentezlendikten sonra kendi üzerinde katlanıp zayıf hidrojen bağı ile bağlanarak üç boyutlu özel bir şekil alır.

*Her bir tRNA molekülü kendine özgü bir amino asidi bağlayıp protein sentezine katılması için ribozoma taşır.

 

  1. c) Ribozomal RNA (rRNA)

*Ribozomal RNA, proteinlerle birlikte ribozomların yapısına katılır.

*Hücrede en fazla bulunan RNA çeşididir. Ribozomal RNA’lar, çekirdekçikte sentezlenir.

*Ribozomun yapısına katılırken zayıf hidrojen bağları ile kendi üzerinde katlanıp üç boyutlu yapı kazanır.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.