SİNDİRİM SİSTEMİ
SİNDİRİM SİSTEMİ (GÖRSELLİ KONU ANLATIM PDF’SİNE VE KONU ANLATIM VİDEOSUNA SAYFA SONUNDAN ULAŞABİLİRSİNİZ)
*Sindirim sistemine alınan besinlerin kullanılabilmesi için besinlerin hücreye geçebilecek büyüklükte olması gerekir.
* Bu nedenle besinlerin yapı taşlarına kadar parçalanması gerekir.
*Besinlerin sindirim kanalında fiziksel ve kimyasal olarak parçalanma işlemine sindirim denir.
*Kimyasal sindirimde enzimler görev alır.
*Sindirim sisteminde besinlerin işlenmesi yeme, sindirim, emilim ve artıkların uzaklaştırılması olmak üzere dört aşamada gerçekleşir.
*Yiyeceklerin yenilmesi sindirimin başlangıç aşamasıdır.
*Besinler, daha sonra fiziksel ve kimyasal olarak parçalanarak hücreler tarafından alınabilecek yapılara dönüştürülür. *Bu moleküller difüzyon ve aktif taşımayla emilerek vücut hücreleri tarafından alınır.
*Özümlenerek hücrelerin yapısına katıldıkları gibi enerji ve ısı vermek üzere okside olabilir ya da depolanabilir.
*Hücrede katabolik reaksiyonlar sonucu oluşan atıklar boşaltımla dışarı atılır.
*Sindirilemeyen ya da emilemeyen maddeler de dışkılamayla atılır.
*Dışarıdan alınan besin maddeleri esas olarak protein, karbonhidrat ve yağ gibi organik molekülleri içerir.
*Vücuda alınan besinler sindirilip emildikten sonra canlının kendi özgün molekülleri hâline dönüştürülür.
*Örneğin besinlerle dışarıdan alınan protein, hücre tarafından doğrudan kullanılamaz.
*Alınan protein molekülleri sindirim sisteminde amino asitlere kadar parçalanır.
*Amino asitler hücreler tarafından alınır. Bu amino asitler, hücrelerde canlının DNA şifresine göre uygun proteinlerin sentezi için kullanılır.
*Sindirim, mekanik sindirim ve kimyasal sindirim olmak üzere iki şekilde gerçekleşir.
*Besinlerin öğütülmesi ya da fiziksel güçle daha küçük parçalara ayrılmasına mekanik sindirim denir.
*Mekanik sindirim sayesinde besinlerin yüzey alanı artırılır ancak mekanik sindirimde enzim kullanılmaz.
*Mekanik sindirim sonucu oluşan parçalar hücre zarından geçemez.
*Büyük moleküllü besin maddelerinin su kullanılarak enzimlerle kimyasal bağlarının koparılıp yapı taşlarına ayrılmasına kimyasal sindirim denilir.
*Kimyasal sindirimin amacı, besinleri hücre zarından geçebilecek yapı taşlarına kadar parçalamaktır.
*Vucuda alınan besin maddelerinin sindirimi, sindirim kanalında gerçekleşir.
*İnsanlarda sindirim hücre dışı sindirimle gerçekleşmektedir.
*Besinlerin salgılanan enzimlerle hücrenin dışındaki bir boşlukta yapı taşlarına kadar parçalanmasına hücre dışı sindirim denir.
*Fagositoz ve pinositozla alınan besinlerin besin kofulu oluşturulduktan sonra hücre içinde lizozom enzimleriyle yapı taşlarına parçalanmasına hücre içi sindirim denir.
CİCİ BİLGİ: *İnsanlarda akyuvar hücresinde görülen hücre içi sindirim yalnızca savunma amaçlıdır.
*Sindirim enzimleri hidrolitik enzimlerdir. Bu enzimler hidroliz esnasında su kullanarak besin moleküllerinin kimyasal bağlarını yıkar.
*Sindirim sistemi, sindirim kanalı ve bu kanalla bağlantılı olan sindirime yardımcı yapılardan oluşur. Tükürük bezleri, karaciğer ve pankreas gibi organlar salgıladığı maddelerle besinlerin sindirimini sağlar. Safra kesesi, karaciğerde sentezlenen ve yağların fiziksel sindiriminde önemli olan safrayı depolar.
Sindirim Kanalını Oluşturan Yapılar
*Sindirim kanalı ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak ve anüsten oluşur. Sindirim ağızda, midede ve ince bağırsakta gerçekleşir.
Besinler, sindirim kanalı boyunca kanal duvarında bulunan düz kasların birbirini takip eden kasılıp gevşemeleriyle ilerler. Bu harekete peristaltik hareket denir.
Ağız:
*Besinlerin sindirim sistemine alındığı ilk bölümdür.
*Besinler burada hem mekanik hem de kimyasal sindirime uğratılır.
*Ağız boşluğunun iç yüzeyi mukoza adı verilen çok katlı epitelle kaplıdır.
*Ağızda sindirimle ilgili olarak tükürük bezleri, dişler ve dil bulunur.
*Dil; besinlerin tadının alınmasında, besinlerin ağız içinde hareket ettirilmesinde, lokmanın oluşturulmasında ve yutulmasında işlev görür.
*Ağız boşluğuna alınan besinler; kesici, parçalayıcı, öğütücü dişler sayesinde küçük parçalara bölünür.
*Böylece parçalara bölünmüş besinlerin toplam yüzey alanı fiziksel olarak artırılmış olur.
*Bir diş; morfolojik olarak taç, boyun ve kök olmak üzere üç kısımdan oluşur.
*Dişin dışta kalan görünen kısmına taç, diş etiyle sarılı kısmına boyun, çene kemiği içindeki kısmına ise kök denir.
*Dişin dıştan içe doğru tabakaları mine, dentin ve diş özüdür (pulpa).
*Mine, taç kısmını örter. Mine tabakasının yapısında kalsiyum, fosfor ve flor bulunur. Mine, sert ve dayanıklı bir tabakadır ve dişe parlaklık verir.
*Minenin altındaki kemik tabaka dentindir.
*Pulpa ise en içte bulunan sinir ve kan damarlarının bulunduğu kısımdır.
Yutak (farinks):
*Yemek borusu ve soluk borusunun açıldığı ortak alandır.
*Besinler yutaktan geçerken besinlerin soluk borusuna gitmemesi gerekir.
*Yutkununca gırtlak kapağı (epiglottis) adı verilen kıkırdak kapak, soluk borusunu kapatarak besinlerin soluk borusuna girmesini engeller.
*Yutma refleksinde bozukluk olursa besinler soluk borusuna kaçarak boğulmaya neden olabilir.
Yemek Borusu:
*Yutak ile mide arasında uzanıp ağız boşluğunu mideye bağlayan kanaldır.
*Yemek borusunun ana görevi yutulan besinlerin mideye iletilmesini sağlamaktır.
*Yemek borusunun duvarındaki kaslar, peristaltik hareketlerle bunu gerçekleştirir.
*Yemek borusunun ağza yakın olan kısmındaki kaslar çizgili kas, diğerleri düz kastır.
*Bu nedenle yutkunma işlemi istemli başlayıp refleks olarak devam eder.
Mide:
*Diyaframın hemen altında yer alan J harfine benzeyen torba şeklinde bir organdır.
*Mide, yemek borusundan gelen besinleri geçici olarak depolar.
*Midenin yemek borusuyla bağlantı yerinde mide ağzı (kardia), ince bağırsakla birleşme yerinde mide kapısı (pilor) denilen kaslı yapıda sfinkterler (büzgen kas) bulunur. Sfinkterlerin açılıp kapanmasıyla mideye besin maddelerinin giriş çıkışına izin verilir.
*Midede hem mekanik sindirim hem de kimyasal sindirim gerçekleşir.
*Mideye giren besinler, mideden salgılanan asidik sıvıyla karıştırılarak bulamaç hâline getirilir.
*Midede besinlerin kısmen sindirilmesi sonucu oluşan bu bulamaca kimus adı verilir.
*Midenin iç yüzeyini mukoza tabakası kaplar.
*Mukoza tabakasındaki epitel hücreleri mide öz suyunu salgılar.
*Midenin dış kısmı, bağ dokudan ve düz kaslardan oluşmuştur.
*Düz kaslar mide duvarında boyuna, enine ve çapraz olarak konumlandığından mide çalkalama hareketi yaparak sindirim salgısını besinlerle karıştırır.
*Besinlerin görülmesi, kokusunun alınması ve mide mukozasıyla temas etmesi, mide öz suyunun salgılanmasını uyarır. *Mideyi uyarıcı olarak vagus siniri etkilidir.
*Mide ayrıca gastrin adı verilen hormon salgılar.
*Mide bezlerinden kana salgılanan gastrin hormonu kan dolaşımıyla tekrar mideye ulaşır, mide duvarındaki salgı yapan hücreleri uyararak mide öz suyunu salgılatır.
*Mide içine salgılanan HCl (hidroklorik asit) mide öz suyunun pH’ını 2 civarında tutar.
*Mide duvarından salgılanan mukus, mide mukozasının yüzeyini kaplayarak asidik mide öz suyundan mukozanın zarar görmesini engeller. Ancak alkol ve aşırı asitli gıdalar mukozanın tahribine yol açabilir.
İnce Bağırsak:
*Mide ile kalın bağırsak arasında uzanır.
*Yaklaşık olarak 3 cm çapa ve 7,5 m uzunluğa sahiptir.
*İnce bağırsağın mideyi izleyen ilk 25 cm’lik bölümüne onikiparmak bağırsağı (duodenum), sonraki kısmına boş bağırsak (jejunum) ve son bölümüne de kıvrımlı bağırsak (ileum) adı verilir.
*Sindirim sisteminin diğer bölümlerinde olduğu gibi ince bağırsağın yapısında da içten dışa doğru mukoza, düz kas ve bağ doku tabakaları bulunur.
*İnce bağırsağın iç yüzeyini örten epitel tabakası, villus adı verilen çok sayıda parmak şeklinde kıvrım oluşturmuştur. *Villuslar, iç kısmında kılcal kan damarlarına ve lenf kılcallarına sahiptir.
*Villusları oluşturan epitel hücrelerinin bağırsak boşluğuna bakan yüzeyleri üzerinde çok sayıda mikrovillus bulunur. Mikrovilluslar sitoplazmik uzantılardır. İnce bağırsaktaki iç kıvrımlar, villuslar ve mikrovilluslar sayesinde emilim yüzeyi büyük ölçüde artarak yaklaşık 300 metrekareye ulaşmıştır.
*Besinler, mideden ince bağırsağın ilk kısmı olan onikiparmak bağırsağına geldiğinde asidik olan kimüs, bağırsak mukozasından sekretin hormonu salgılanmasını uyarır.
*Sekretin hormonu, kan dolaşımıyla pankreasa ulaştığında pankreasın bikarbonat iyonu (HCO3-)yönünden zengin sıvı salgılamasını uyarır.
*Pankreasta sentezlenip onikiparmak bağırsağına boşaltılan bu sıvı, asidik kimusun bazik hâle gelmesini sağlar.
*Ortamın bazikleştirilmesine bağırsak duvarındaki bezlerin salgıları da katkı yapar.
*İnce bağırsakta besinlerin sindirimi sonucu oluşan sıvıya kilus denir.
*Sindirim kanalında sindirim işlemi sonucunda oluşan besinlerin ve vitaminlerin büyük çoğunluğu ince bağırsaktan emilir.
*İnce bağırsakta sindirim ve emilimden arta kalan artıklar kıvrımlı bağırsaktan kalın bağırsağa iletilir.
*Sindirim, karaciğer ve pankreas salgılarıyla ince bağırsakta tamamlanır.
Kalın Bağırsak:
*Sindirim kanalının ince bağırsak ile anüs arasında kalan 1-1,5 m’lik bölümüdür.
*Kalın bağırsak sırasıyla çıkan kolon, yatay kolon ve inen kolon adı verilen bölümlerden oluşur.
*Kalın bağırsağın duvarındaki düz kaslar küçülerek ince bir şeride dönüşmüştür.
*Kalın bağırsağın son bölümüne düz bağırsak (rektum) denir. Rektumun dışarıya açılan kısmına da anüs adı verilir.
*Kalın bağırsağın ince bağırsakla birleştiği yere kör bağırsak denir.
*Kör bağırsakta bulunan parmak şeklindeki çıkıntıya apendiks adı verilir. Bu bölgenin iltihaplanmasına ise apandisit denir.
*Kalın bağırsakta kimyasal sindirim gerçekleşmez.
*Kalın bağırsakta mukus salgılanır, su ve elektrolitlerin emilimi gerçekleşir.
*Geriye kalan posa, peristaltik hareketlerle anüsten dışkı şeklinde atılır.
*Ayrıca kalın bağırsakta yaşayan bakteriler tarafından K vitamini ve B12 vitamini sentezlenir.
*Kalın bağırsakta sindirim kanalındaki su ozmozla emilir.
*Dışkı kalın bağırsakta peristaltik hareketle ilerler.
*Dışkının kalın bağırsaktan geçişi yaklaşık 12-24 saat sürer.
*Kalın bağırsakta mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyon oluşursa normalden daha az su geri emileceğinden ishal görülür.
*Dışkı kolonda yavaş ilerlerse su daha çok emilir ve buna bağlı olarak kabızlık oluşur.
Sindirime Yardımcı Olan Yapılar ve Organlar
Pankreas, karaciğer, safra kesesi ve tükürük bezleri sindirime yardımcı olan yapı ve organlardır.
Pankreas:
*Hem sindirim enzimi hem de hormon salgılayan karma bezdir.
*Sentezlediği sindirim enzimlerini ve bikarbonat yönünden zengin pankreas öz suyunu Wirsung (Virsang) kanalıyla onikiparmak bağırsağına boşaltır.
*Bu sıvı içinde su, bikarbonat iyonları ve sindirimde görev alan enzimler bulunur.
Karaciğer ve safra kesesi:
*Karaciğer, karın bölgesinde yer alan bir iç organdır ve onikiparmak bağırsağına bir kanalla bağlantılıdır.
*Herhangi bir sindirim enzimi üretmez. Ancak karaciğerin ürettiği safra, safra kesesinde depolanır ve yağların sindirilmesine yardımcı olmak amacıyla onikiparmak bağırsağına boşaltılır.
*Yağlı besinler onikiparmak bağırsağına ulaştığında ince bağırsaktan salgılanan kolesistokinin safra kesesinin kasılıp gevşemesini uyarır, safra koledok kanalıyla onikiparmak bağırsağına boşaltılır.
*Koledok kanalı ve Wirsung kanalı ince bağırsağa Vater kabarcığı adı verilen bölgeden açılır.
*Safranın bileşiminde su, safra pigmenti, safra tuzları, bikarbonat iyonları ile kolesterol bulunur.
*Safra tuzları, bağırsak boşluğundaki yağları fiziksel olarak küçük damlacıklara böler.
*Karaciğer,
*Glikozdan glikojen sentezi ve yıkımı sağlayarak kan şekerini ayarlamaya yardımcı olur.
*Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasını düzenler.
*Yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E, K) fazlasını depolar.
*Karaciğer, ayrıca kendisine gelen kandaki toksik maddeleri etkisiz hâle getirerek bu maddelerin vücuda yayılmasını önler.
*Bazı ilaçlar karaciğerde zehirsiz hâle getirilir.
*Albümin, globulin gibi kan proteinleriyle kanın pıhtılaşmasında görev alan fibrinojeni üretir.
*Ayrıca damar içinde kanın pıhtılaşmasını önleyen heparini de üretir.
*Embriyonik dönemde kan hücrelerini üretir.
*Amonyağı daha az zehirli üreye çevirir.
*Yaşlanmış alyuvar hücrelerinin parçalanmasını sağlar.
Tükürük Bezleri:
*Tükürük bezleri sindirime yardımcı yapılardır.
*Dil altı, kulak altı ve çene altı bezi olmak üzere üç çifttir.
*Salgısını ağız boşluğuna tükürük kanalıyla boşaltır.
*Tükürüğün pH’ı 6-7 arasındadır.
*Tükürüğün bileşiminde su, tuzlar, mukus bulunur.
*Mukus ağzın içini koruyup besinin yutulmasını da kolaylaştırır.
*Tükürük bezleri, besinler yardımıyla sinirsel olarak uyarılır.
*Tükürük, besin ağza girmeden önce kokusu, görüntüsü gibi uyaranlar sonucu da salgılanabilir.
*Tükürüğün içinde antimikrobiyal maddeler (lizozim) de vardır.
*Tükürüğün pH’ı yükselirse mineraller çökerek diş taşlarını oluşturur.
Besinlerin Kimyasal Sindirimi
*Karbonhidratların sindirimi ağızda başlar.
*Tükürük sıvısında bulunan amilaz, nişastanın ve glikojenin hidrolizini başlatır.
*Tükürük amilazı nişastayı tamamen sindirmez. Nişastayı küçük polisakkaritlere ve maltoza dönüştürür.
*Lokma yutulduğunda midenin asidik ortamı nedeniyle amilaz inaktif hâle gelir.
*Karbonhidratların sindirimi ince bağırsağın bazik ortamında devam eder.
*Küçük polisakkaritler ince bağırsakta pankreastan salgılanan amilaz enzimiyle disakkaritlere kadar parçalanır. *Disakkaritler ince bağırsak epitel dokusundan salgılanan disakkaridazlar (maltaz, laktaz, sükraz) sayesinde monosakkaritlere kadar parçalanır.
*Proteinlerin kimyasal sindirimi, mide öz suyunda bulunan pepsin enzimi sayesinde başlar.
*Pepsin, mide öz suyu içine midedeki sindirim bezlerinden pepsinojen şeklinde inaktif hâlde salgılanır.
*İnaktif olan pepsinojen, asidik mide öz suyu içerisindeki HCl sayesinde aktif olan pepsine dönüşür.
*Oluşan pepsin, diğer pepsinojen moleküllerini de pepsine dönüştürebilir.
*Pepsin, bir polipeptit zincirinde bulunan peptit bağlarını yıkarak daha küçük peptitlerin oluşmasını sağlar.
*Protein sindiren bu enzimin inaktif salgılanması, kendisini sentezleyen hücreye zarar vermemesini sağlar.
*Proteinlerin sindirimi ince bağırsakta devam eder.
*Pankreastan gelen tripsin ve kimotripsin enzimleriyle daha küçük polipeptitlere parçalanır.
*Tripsinojen ve kimotripsinojen enzimleri pepsinojen gibi inaktif enzimlerdir. Bu enzimler ince bağırsağa geçtiğinde aktifleşerek görevini yerine getirir.
*Pankreas salgısındaki karboksipeptidazlar ile ince bağırsak epitel hücrelerinden salgılanan dipeptidazlar, karboksipeptidazlar ve aminopeptidazlar polipeptitlerin amino asitlere kadar parçalanmasını sağlar.
*Yağların sindirimi safra kesesinden ince bağırsağa gelen safra sıvısının yağları yağ damlacıkları hâline dönüştürmesiyle başlar.
*Yağların mekanik sindirimi sonucu enzimlerin etki edeceği yüzey alanı artar.
*Pankreastan salgılanan lipaz ince bağırsağa Wirsung kanalıyla taşınır.
*Lipaz enzimi yağları gliserol ve yağ asitlerine kadar parçalar.
*Nükleik asitlerin sindirimi pankreastan ince bağırsağa gelen nükleazlarla olur.
*Nükleazların etkinliği sonucu nükleik asitler nükleotitlere parçalanır.
*Nükleotitler ince bağırsak epitel hücrelerinin salgıladığı nükleotit sindiren enzimler sayesinde azotlu organik baza, şekere ve fosfata kadar parçalanır.
Besinlerin Emilimi
*Sindirim kanalında sindirilmiş besinlerin mukozadaki epitel hücreleri tarafından alınarak kana veya lenfe verilmesine emilim denilir.
*Besin maddelerinin emiliminin büyük çoğunluğu ince bağırsakta gerçekleşir.
*Midede henüz sindirim tamamlanmadığı ve emilim yüzeyi yeterince büyük olmadığı için emilim azdır.
*Yağda çözünen ilaçlar ve alkol gibi bazı maddeler mideden emilir.
*Emilimin önemli kısmı ince bağırsakta gerçekleşir.
*Emilim yüzey alanı, ince bağırsaktaki villus ve mikrovilluslar sayesinde çok arttığı için besin emilimi, ince bağırsaktan dolaşım sistemine doğru etkin bir şekilde gerçekleşir.
*Glikoz, fruktoz, galaktoz ve amino asitler, kısa zincirli yağ asitleri, B ve C vitaminleri, su ve mineraller ince bağırsak epitelinden kılcal kan damarına geçer.
*Bu geçiş hem pasif taşımayla hem de aktif taşımayla gerçekleşir.
*Bu maddeler, yemek yedikten bir süre sonra ince bağırsakta yüksek konsantrasyondadır.
*Bu nedenle kolaylaştırılmış difüzyonla kana geçer.
*İnce bağırsak yüzeyindeki kılcallardan toplardamara ve oradan da kapı toplardamarına geçip karaciğere taşınır. *Karaciğer, kapı toplardamarındaki kanla gelen besin maddelerinin birçoğunu birbirine dönüştürebilir. Bu nedenle karaciğeri terk eden kandaki besin maddelerinin oranı, kapı toplardamarındaki kandakinden farklı olabilir.
*Karaciğerden karaciğer toplardamarıyla alt ana toplardamara oradan da kalbe gelir ve bunlar vücuda pompalanır.
*Geçiş sadece pasif olarak devam etseydi iki tarafta bu maddelerin konsantrasyonu eşitlenince madde transferi sona ererdi. Bu maddelerin bir kısmı da kalın bağırsaktan atılırdı. Aktif taşımanın olması besin maddelerinin hemen hepsinin kana geçişini garantiler.
*Yağların sindirimi sonucu oluşan yağ asidi ve gliserol bağırsak epitel hücrelerine difüzyonla geçer.
*İnce bağırsaktan emilen yağ asitleri ve gliserol, emilimden sonra burada birleştirilerek yağa dönüştürülür.
*Yağlar kolesterol ve özel proteinlerle sarılıp şilomikrona dönüşür.
*Yağlar, suda çözünemediği hâlde şilomikronlar, suda çözünebilir özelliktedir.
*Şilomikronlar, bu bölgede bulunan lenf kılcallarına girer.
*Buradan sırasıyla karın bölgesi lenf toplardamarlarının toplandığı peke sarnıcına, ana lenf damarlarından göğüs kanalına, buradan sol köprücük altı toplardamarına bağlanır ve kan dolaşımına geçer.
*Ayrıca A, D, E, K vitaminleri, su ve mineraller de bu yolla taşınır.
SİNDİRİM SİSTEMİ RAHATSIZLIKLARI
Reflü
*Mide ile yemek borusu arasındaki sfinkter kaslarının görevini yapamamasından mide içeriğinin (asidinin) yemek borusuna geri kaçışıdır.
*Ağza gıdaların ve acı suyun gelmesi, genellikle yemek yenildikten sonra olur.
*Çikolata, alkol, baharatlı ve yağlı gıdalar tüketildiğinde şikâyetler artar.
*Reflü yemek borusu, mide ve bağırsak sistemi dışındaki sistemlerde de sıkıntılara yol açabilir.
*Öksürüğe, ses kısıklığına, diş çürüğüne ve boğaz ağrısına neden olabilir.
Gastrit
*Gastrit her yaşta görülebilen çok yaygın bir hastalıktır.
*Midenin iç kısmında yer alan mukoza tabakasının iltihaplanması sonucunda görülür.
*Yemekten sonra ortaya çıkan bulantı, tiksinme gibi durumlar gastrit sorunu olan kişilerin ortak şikâyetleri arasındadır. *Önlem alınmamış ve ilerlemiş gastrit zamanla ülsere hatta kanser oluşumuna yol açabilir.
*Çevresel etkenler ve beslenme, hastalığın gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
*Gastrit; tütün ve tütün mamulleri içen, aşırı yağlı besinlerle beslenen, tütsülenmiş gıda tüketen ve fazla alkol alan kişilerde diğer kişilere oranla daha sık görülmektedir.
Ülser
*Mide veya onikiparmak bağırsağının sindirim sıvıları tarafından zarar görmesi sonucu meydana gelen yara oluşumudur.
*Bu rahatsızlığın ağrısı şiddetlidir.
*Ağrıların sıklığı sonbaharda ve ilkbaharda artar.
*Ülserli hastalarda bulantı, kusma, iştahsızlık ve kilo kaybı gözlenir.
*En büyük neden Helicobacterpylori (Helikobakterpilori) adlı bir mikroorganizmadır.
*Diğer nedenler arasında genetik yatkınlık, yoğun stres, kortizon türü ilaç kullanımı, tütün ve tütün mamulleri, alkol, aşırı kahve tüketimi ve çevre kirliliği sayılabilir.
Hemoroit
*Makat bölgesinde toplardamar genişlemesiyle oluşan bir rahatsızlıktır.
*Fazla alkol tüketimi, baharatlı ve acılı yiyecekler, aşırı yeme hemoroide neden olabilir.
*Makatta kanama ve iltihap bu rahatsızlığın en yaygın belirtileridir.
*Kanama sonucu kişide kansızlık ortaya çıkabilir.
Kabızlık
*Bağırsak hareketlerinin yavaşlaması ya da dışkılamanın ertelenmesi gibi nedenlerle kalın bağırsakta uzun süre kalan dışkı suyunu iyice kaybeder.
*Dışkının çıkmasına uygun durumun yitirilmesi kabızlığa neden olur.
*Yetersiz su alımı, lifli besinlerin yetersiz tüketilmesi, ülser ve kolon spazmı kabızlığa neden olabilir.
*Kabızlığı önlemenin en kolay yolu bol su içmek ve meyveler başta olmak üzere çeşitli lifli gıdalar tüketmektir.
*Lifli besinler su tuttuğu için dışkının sulu kalmasını sağlayarak kabızlığı önler.
İshal
*Bağırsak hareketlerinin hızlı oluşu suyun, besinlerin ve elektrolitlerin yeterince emilmeden dışkıyla atılmasına neden olur.
*İshal adı verilen sulu dışkılamada emilmeden hızla kaybedilen suyun ve elektrolitlerin yerine konulması önemlidir.
*Uzun süren vakalarda ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir.
*İshal, çocuklarda dikkat edilmesi gereken bir durumdur.
*Çeşitli mikroorganizmaların etkileri sonucu ishal ortaya çıkmışsa doktor kontrolünde tedavisi gereklidir.